Temsilen Bartın Barosu Başkanı Sayın Av.Ferhat Parlatır ve 69 baro başkanı, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi.
Kabulde sırasıyla Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Adalet Bakanı Sayın Mehmet BOZDAĞ ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayip ERDOĞAN birer konuşma yaptı.
Türkiye Barolar Birliği’nin, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından 15 Temmuz’da başlatılan darbe girişimi karşısında demokrasinin, özgürlüklerin, hukukun üstünlüğünün yanında yer aldığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dayanışma için, 15 Temmuz’da savaş uçaklarının bombalı saldırısına maruz kalan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, Gölbaşı Özel Harekât Merkezi’ni ve bugün de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni ziyaret eden Türkiye Barolar Birliği yönetimine şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum” dedi.
“TÜRKİYE BİR HUKUK DEVLETİ OLARAK KALMAYA DEVAM EDECEK”
Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğu ve hukuk devleti olarak kalmaya devam edeceğinden baro başkanlarının emin olması gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkeye ve millete savaş açan darbecilere karşı mücadelenin, ilk andan itibaren hukuk devleti sınırları içinde yürütüldüğünü vurguladı.
15 Temmuz gecesi darbecilerin, karşılarında milleti ve emniyet güçleri ile birlikte savcıları ve hâkimleriyle adalet teşkilatını bulduklarına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Soruşturmalar, gözaltılar, tutuklamalar tamamen hukuk kuralları içinde yürütülmüş, yürütülmeye de devam etmektedir. Olağanüstü Hal, MGK tavsiyesiyle, Bakanlar Kurulu kararıyla, Meclis onayıyla, Anayasamızda belirtilen prosedüre uygun şekilde ilan edilmiş, uygulamaya konulmuştur. Bugüne kadar da, Anayasa ve yasalar dışında atılmış hiçbir adım yoktur” diye konuştu.
“BU MİLLET HER TÜRLÜ TEŞEKKÜRÜ, TAKDİRİ VE HAYRANLIĞI HAK EDEN BİR MİLLETTİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbe girişimi gecesi yaşananları eleştirenlerin amacının, Türkiye’nin yaşadığı tehlikenin büyüklüğünü gözlerden kaçırmaya çalıştığını belirtti ve şunları söyledi: “O gece aslında bir millet ayağa kalkmıştır, hiçbir ayrım yapmaksızın ayağa kalkmıştır. Vücudunu kurşunlara, tanklara, bombalara siper etmiştir. 15 yaşından 75 yaşına kadar, kadınıyla erkeğiyle siper etmiştir. Öyle zannediyorum ki herhalde dünyada da bunun benzeri pek yoktur. 15 Temmuz gecesi, hangi kökenden, hangi meşrepten, hangi siyasi görüşten olursa olsun Türk milletinin, 79 milyonun tamamı, tarihi bir sınavı alnının akıyla vermiştir. Hiç kimsenin, bu iftihar verici görüntüye gölge düşürmeye hakkı yoktur. Darbeciler ne kadar vicdansız, ne kadar ahlaksız, ne kadar cani, ne kadar şuursuz ise, milletimiz o derece asil, o derece dirayetli, o derece cesur, o derece kararlı bir tavır içinde olmuştur. Bu millete ancak saygı duyulur. Bu millet alnından öpülesi bir millettir. Bu millet her türlü teşekkürü, takdiri, hayranlığı hak eden bir millettir.”
“NAMLULARIN KARŞISINA DİKİLENLER SEÇKİNLER DEĞİL, BU ÜLKENİN ORTALAMA VATANDAŞIYDI”
“O gece meydanlara çıkanlar, bu yolun sonunun şehadete çıkabileceğini, gazilikle neticelenebileceğini biliyorlardı. Kimi evinden çıkarken, kimi yolda, kimi vurulduğu yerde sevdikleriyle, aileleriyle helalleşirken, hiçbirinde en küçük bir pişmanlık, en küçük bir korku emaresi yoktu” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şehitlerimizin evlerini gezerken gazilerimizi ziyaret ederken, hepsinden şimdi bunları dinliyoruz. Öyle zannediyorum ki yazılacak birçok eser olacak, o eserlerde zaten bunlar en canlı şekilde yerini alacaktır. İşte bu ülkeye, bu vatana, bu devlete sahip çıkmak böyle olur. Bugüne kadar pek çok şehit yakınımızla, pek çok gazimizle görüştüm, görüşmeye devam ediyorum ve edeceğim. Hepsinin de gözünde ülkesine, devletine, geleceğine sahip çıkmanın, bu uğurda görevini yapmış olmanın huzurunu, mutluluğunu gördüm. Bugün geriye dönüp baktığımızda Türkiye’nin yıllarca, yalanla, iftirayla, çarpıtmayla, boş sözle, hamasetle ülkesine ve devletine sahip çıktığını iddia eden, güya seçkinlerin istismarına maruz kaldığını fark ediyoruz. Ama 15 Temmuz’da darbeci teröristlerin silahları ölüm kusmaya başladığında, bu istismarcıların hiçbiri biliyorsunuz ortada yoktu. Sokakları, meydanları dolduranlar, tankların önüne yatanlar, namluların karşısına dikilenler seçkinler değil, bu ülkenin ortalama vatandaşıydı.”
“BU MİLLET ALLAH’TAN BAŞKA HİÇBİR GÜCÜN KARŞISINDA EĞİLMEZ”
15 Temmuz’da şehitlik makamına ulaşanların, gazi olanların memleketlerine, eğitimlerine, mesleklerine ve yaşlarına bakıldığında Türkiye’nin bizatihi kendisinin görüleceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biliyoruz ki; istiklalini ve istikbalini dünyanın en modern silahlarıyla üzerlerine gelen darbecilere teslim etmeyen bu millet, Allah’tan başka hiçbir gücün karşısında eğilmez. Türk milleti o gece, kendisine baş eğdirebileceklerini sananların başlarına gök kubbeyi yıkmıştır. İşte bu sebeple bugün ülkemizin geleceğine, 15 Temmuz sabahı olduğundan çok daha güvenle bakıyoruz” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin, dünyanın başına musallat olan ne kadar tehdit varsa, hepsine birden maruz kalan tek ülke olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de yaşanan insani krizin bir sonucu olan göçmen konusunun, tüm Avrupa’yı titretip korkuttuğunu; milli gelirleri Türkiye’nin 2-3 katı olan Avrupa ülkelerinin binlerle ifade edilen göçmene bakamazken Türkiye’nin ise yıllardır 3 milyon sığınmacıya, ev sahipliği yaptığını hatırlattı ve “Bu millet başka bir millet. Bu milletin asaleti buradan geliyor. Çünkü bu millet, varil bombalarından kaçan insanlara yüreğini açacak kadar asil. Ama onlar maalesef bu asillikten nasibini almamış milletler” ifadelerini kullandı.
Uluslararası Af Örgütü yetkililerinin, 15 Temmuz darbe girişiminde bulunan FETÖ mensubu askerlere ilişkin endişe duyduklarına yönelik açıklamalarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu kuruma “Bazı şeylerden endişe duyduğunu söyleyeceğine çık gel bakalım burada, Türkiye Cumhuriyeti’nin parlamentosunda ne olmuş. Gel bakalım burada Emniyet Teşkilatı’nda bombalama neticesinde 53 Emniyet görevlimiz nasıl şehit olmuş. Gel gör bakalım Cumhurbaşkanlığı Külliyesi nasıl vurulmuş, burada 6 şehidimiz nasıl vurulmuş. Boğaz Köprüsü üzerinde ve Kuleli Askeri Lisesi’nin orada 39 kişi nasıl şehit edilmiş. Gel bunları bir gör, yerinde incele. Sana düşen görev budur. Ondan sonra açıklamanı yap. Ama sadece duyduklarınla aldığın haberlerle bu tür açıklamaları yaptığın zaman, kusura bakma sana saygı duyulmaz” sözleriyle seslendi.
“ÖZGÜRLÜKLERİMİZE VE HUKUK DEVLETİMİZE SONUNA KADAR SAHİP ÇIKACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şu değerlendirmelere yer verdi: “DAEŞ denilen örgüt, Fransa’da ve Belçika’da birkaç terör eylemi yaptı, Avrupa ülkelerinin tüm dengeleri bozuldu. Neredeyse insan haklarını askıya alma noktasına geldiler. Biz ise FETÖ yanında, PKK, DAEŞ, DHKP-C gibi, her biri de kendi alanında çok yüksek eylem kapasitesine sahip örgütlerle aynı anda mücadele ediyoruz. Bu mücadelemizi de tamamen hukuk içinde, demokrasi içinde yürütüyoruz. Bakınız, 1970’li yıllarda Almanya’da Baader Meinhof çetesi eylemlerini tırmandırdığında, bu ülke idam cezasını geri getirmeyi tartışmaya başlamıştı. Hatta Hessen Eyaleti Anayasası’nda idam cezası halen vardır. Hal böyleyken, FETÖ’nün darbe girişimine, PKK’nın kanlı eylemlerine, DAEŞ’in canlı bomba saldırılarına, DHKP-C’nin suikastlarına maruz kalmamamıza rağmen, bu tartışmayı yapmamızı dahi kabullenemiyorlar. Kim? Avrupa. Yaşanan kanlı darbe girişimi sonrasında böyle bir meselenin tartışılmasından daha tabii ne olabilir? Bu konuda kararı verecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. TBMM böyle bir kararı aldığı zaman mesele biter. Ama alır mı almaz mı, onu bilemem. TBMM’nin böyle bir hakkı, böyle bir yetkisi yok mu? Millet böyle bir talebi iletiyorsa, orası bunu tartışır, görüşür. İnanın bana, bırakın darbe teşebbüsünü, şöyle bizdeki birkaç aylık PKK, DAEŞ terör eylemleri Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde yaşansın, idam cezasını da getirirler, kesintisiz Olağanüstü Hal de ilan ederler. İşte Fransa bakın, 9 ay üzerinden gidiyorlar. Bizde daha 3 aylık ilan edildi, onu bile tartışmaya kalktılar. Çünkü bizim sabrımız, dayanma gücümüz, tevekkülümüz inanın onlarda yok.”
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden bir ay geçmesine rağmen, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ve birkaç bakan dışında, başkan veya devlet başkanı düzeyinde hiçbir Batılı devlet adamının Türkiye’ye ‘geçmiş olsun’ ziyaretinde bulunmadığına işarete ederek, “Telefonla aradıklarında da, bizim halimizden ziyade darbecilerin durumlarını merak ettiklerini gördük” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şunları ekledi: “FETÖ mensubu teröristlerin katlettiği 240 vatandaşımızın, yaraladığı 2 bin 195 kardeşimizin durumunu soran yok; ama gözaltılar, tutuklamalar, görevden almalar niyeyse pek ilgilerini çekiyor. Aslında Batılı ülkelerin askerleri, diplomatları, gazetecileri zaman zaman gerçek niyetlerini ağızlarından kaçırmıyor değiller. Biz, bunlara rağmen, demokrasimize, özgürlüklerimize, hukuk devletimize sonuna kadar sahip çıkacağız. Çünkü bu değerleri, Batılılar veya Avrupa Birliği dayattığı için değil, milletimiz buna layık olduğu için savunuyor ve hayata geçiriyoruz, farkımız bu. Biz, gerek FETÖ darbe girişiminin, gerek PKK’nın ve DAEŞ’in eylemlerinin gerçek yüzünü muhataplarımıza anlatmaya devam edeceğiz.” “GERÇEKLERİ DÜNYA HALKLARINA GÖSTERMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütlerinin propaganda gücünün, kendilerine verilen dış desteklerden dolayı Türkiye’den çok fazla ve ilerde görünmesini üzüntüyle karşıladığını kaydetti ve “Buna rağmen, ulaşabildiğimiz her platformda derdimizi anlatmaya, gerçekleri dünya halklarına göstermeye devam edeceğiz. Terör örgütlerinin gerçek yüzlerini gösterdiğimiz her bireyi kazanç sayarak, mücadelemizi kesintisiz sürdüreceğiz. Biz şuna inanıyoruz; Allah doğruların yardımcısıdır” diye ekledi.
Sivil toplum ve meslek kuruluşlarının, ülkelerinin ve milletlerinin safında güçlü bir şekilde yer almalarının kendilerini memnun ettiğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını, “15 Temmuz’un, diğer pek çok alan gibi, bu konuda da hepimiz için yeni bir milat olduğuna inanıyorum. Özellikle Yenikapı, bizim için gerçekten yeni bir milat olmuştur. Türkiye Barolar Birliği’ni, bu örnek dayanışma ziyaretinden dolayı bir kez daha tebrik ediyorum” sözleriyle tamamladı.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Size ve şahsınızda Türkiye Cumhuriyeti'ne, Türkiye'nin her ilinden gelen baro başkanlarımızla birlikte geçmiş olsun dileklerimizi bir kez daha yineliyoruz. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara şifa diliyoruz. Milli birlik ve beraberliğimiz için dayanışmamızı bir kez daha vurguluyoruz.
15 Temmuz'da, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içine sızmış hain FETÖ mensuplarının işgal girişimi, Sizin liderliğinizde 78 milyon vatandaşımızın tek vücut olmasıyla püskürtülmüştür.
15 Temmuz'u takip eden süreçte yaptığımız değerlendirmelerin birinde, "Kalkışmanın taktik hedefi Cumhurbaşkanı, stratejik hedefi ise Türkiye Cumhuriyeti'dir" demiştik. Zaman içerisinde elde edilen veriler bu tespitimizi doğrulamıştır. Türkiye Cumhuriyeti o gece bir büyük felaketin eşiğinden dönmüştür.
Ancak sizin de işaret ettiğiniz gibi tehlike geçmemiştir. FETÖ adlı hain örgüt sadece bir araçtır. Bu örgütün arkasındaki güçler, Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafya, jeopolitik konumu ve bu bölgede yaşanan büyük menfaat çatışmaları olduğu gibi durmaktadır.
İşgale karşı Türkiye Cumhuriyeti'nin arkasında saf tutmak hepimizin asli görevidir.
Bu çerçevede;
Türkiye Barolar Birliği ve istisnasız 79 baro olarak 15 Temmuz gecesi henüz Ankara ve İstanbul'da çatışmalar devam ederken demokrasiden yana tavrımızı kamuoyuna ilan ettik.
TBB Başkanı sıfatıyla çok sayıda yabancı televizyon, radyo ve gazeteye mülakat vererek işin esasını ve işgalciler başarılı olsaydı sadece demokrasinin askıya alınmakla kalmayacağını, Türkiye'nin bir büyük iç savaşa sürükleneceğini açıkladık.
İlişkide olduğumuz 72 uluslararası meslek örgütüne olayın aslını açıklayan bir yazı gönderdik.
O günden bu güne; Adalet Bakanımız ve bürokratlarıyla yakın ilişki içerisinde çalışmalarımızı sürdürdük ve sürdürmeye devam ediyoruz. Bu kapsamda Adalet Bakanlığı'yla TBB'nin oluşturduğu koordinasyon kurulu, soruşturmalarda yaşanan aksaklıkları gidermek için önemli mesai sarf etmektedir.
Altmışın üzerinde baromuzla birlikte Gazi Meclisimizi ziyaret ettik, Meclis Başkanımıza geçmiş olsun dileklerimizi sunduk, kendilerinin talebi üzerine Genel Kurul'u selamladık.
Sayın Cumhurbaşkanım,
FETÖ'nün en çok istediği, suçlunun suçsuzdan ayrılmaması, böylece gerçek FETÖ mensuplarının orta vadede mağdur konumuna yükselip, özellikle uluslararası kamuoyunda itibar kazanmasıdır. Bunu önlemenin yolu; Sizin, Sayın Başbakanın ve Sayın Adalet Bakanının da sıklıkla ifade ettiği üzere,devletimizin eylem ve işlemlerinde hukuka uygun davranıyor olmasıdır. Buna göre, adil yargılanma, savunma, avukatın yardımından yararlanma, suçsuzluk karinesi, haksız yere lekelenmeme haklarına ve hak arama özgürlüğüne hem vatandaşlarımızın menfaati hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin üstün menfaati gereği azami saygı gösterilmesi gereklidir. Bu hakların ihlali öncelikle kanlı terör örgütü FETÖ'ye ve onunla işbirliği içinde olduğunu çeşitli vesilelerle gördüğümüz bölücü örgüte yarayacaktır. Biz avukatların savunma görevimizi layıkıyla yapması, suçlunun suçsuzdan ayrılmasını sağlayacaktır.
Öte yandan, uluslararası kamuoyuna FETÖ'yü ve FETÖ'yekarşı yürütülen haklı mücadeleyi anlatma yükümlülüğümüz vardır. Bu amaçla bir çalışma grubu oluşturulacak ise burada en etkin şekilde yer almaya ve tüm dünyaya Türkiye'de olanları en önde anlatmaya talibiz.
Bu noktada Türkiye Barolar Birliği olarak 18-23 Eylül 2016 tarihlerinde katılacağımız ABD'nin başkentinde yapılacak olan Uluslararası Barolar Birliği Genel Kurulu Toplantısından en etkin şekilde yararlanacağımızı Sayın Adalet Bakanımıza ifade etmiştik. İki buçuk milyon avukatı temsil eden bu uluslararası örgütün toplantısı vesilesiyle dünyanın önde gelen barolar birliği başkanlarıyla, ABD yüksek hakimleriyle, senatör ve temsilciler meclisi üyeleriyle görüşmeler yapma imkanı bulacağız. Adalet Bakanımıza ve Dışişleri Bakanımıza verdikleri destek için teşekkür ediyor, Sizin de desteğinizlebüyük bir başarı sağlayacağımızı düşünüyorum.
78 milyon vatandaşımızı kucaklaştırmanın tek yolu, adalet paydasında buluşmaktır. Hukukun üstünlüğüne güven sağlandığında, etnik kökeni, mezhebi, dini, dili, inancı ne olursa olsun vatandaşlarımız Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla hem gurur hem güven duyacaklardır. Böylece ülkemizi bölmek, bizi birbirimize kırdırmak isteyen sinsi yapıların planları da sonsuza dek boşa çıkmış olacaktır.
15 Temmuz sonrasının Kuvayi Milliye ruhunun ve yapıcı ortamının bir daha bozulmamak üzere sürdürülmesini ve tüm toplumsal ilişkilere hakim kılınmasını diliyoruz.